5 Ekim 2011 Çarşamba

Sessizlik.

    Düşünceler nasıl oluşurlar? Hareket ederler mi? Bu soruların cevaplarını bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa, -"o da hiçbir şey bilmediğimdir" demeyeceğim elbet, Socrates'i anmak istedim ama.- sessizlikte daha rahat düşünüyorum.

Günlük yaşantımda etrafımdaki seslerin zihnimde yankılanmasından dolayı, kafamın içinde bir gürültü oluyor ve kendi düşüncelerime ulaşmakta güçlük çekiyorum. Tek bir şeye odaklanmaya çalışsam odaklanabilirim gürültünün arasında, ama sessizlikte düşünmek varken neden buna uğraşayım ki. Bu demek değil ki ben etraf kalabalıkken düşünmüyorum, düşünüyorum elbet, ama daha mühim olduğunu düşündüğüm konuları sessizlikte düşünmeyi tercih ediyorum. Daha eğlenceli oluyor hem. Tamamen kendi fikirlerime odaklanıyorum, gecenin bir vaktinde, o kadar çok odaklanıyorum ki kendi kendime konuşuyorum bazen. -Deli miyim? Belki.-

Hayal kurmak da bir başka güzel oluyor sessizlikte. Hele bir de karanlıksa ortam. Zaten karanlık olan odamın karanlığı bana yetmiyor bazen, gözlerimi de kapatıyorum, en aydınlık hayallere dalabilmek için en karanlık ortamı sağlamaya çalışıyorum. Karanlık ve sessizlik, uykuya da dalabiliyorum tabi bazen. -Hayal kurarken uyuyakalmak öyle güzel ki, eğer gerçekten çok fazla odaklanırsanız rüyanızda da hayallerinizi görüyorsunuz. -Ya da bu benim zihnimin bana oynadığı bir oyun.-

Demem o ki, sessizlikte düşünmek güzeldir işte. Başka da diyecek bir şey bulamadım. Uzun günler, hoş geceler.

24 Haziran 2011 Cuma

Maça Ası

   Maça, şeklinden ötürü bir mızrağın ucuna benzetilmiştir ve orduyu simgelemektedir. Fransızlar maça şeklini mızrağa benzeterek 'pique' adını vermişlerdir. Bugünkü yazımın konusu olan maça ası, ölüm kartı olarak bilinir. İngilizler bu karta 'ace of spades' demektedirler.

Ben kağıt oyunlarını bilmem, piştiden başka oynadığım kağıt oyunu da yok. Ama 52 tane iskambil kartının arasında en asil bulduğum karttır maça ası.



Yazıma maçayla ilgili ilginç bilgiler eklemek için araştırma yaparken canım sıkıldı, içeri gittim ve iskambil destesini aradım. Elime geçen iskambil destelerini düzenlerim ve sıraya dizerim. -Boş vakti olan insandan korkulur.-  En üstte maça ası vardı. "Bu da mı tesadüf?" diye düşündüm açıkçası. Gerçi en üstte maça asının olma ihtimali dörtte birdi, bu oldukça yüksek bir oran ama olsun. Bunun gizemli bir olay olduğuna inanmak istiyorum ben yine de.

2003 yılında, Amerikan askerlerine iskambil kartları dağıtılmış. Aranan kişilerin fotoğrafları iskambil kartlarının üzerine basılmış ve askerlerin bu yüzleri ezberlemesi hedeflenmiş. Maça asında da Saddam Hüseyin'in resmi varmış. Maça asıyla ilgili bildiklerim, daha doğrusu bulabildiklerim bu kadar.Uzun günler, hoş geceler.


Kaynakça:
Amerikan Ordusunun Dağıttığı İskambil Kartları
Maça Asında Saddam'ın Olması
Most-wanted Iraqi playing cards

17 Haziran 2011 Cuma

Yeni Camlar, Yeni Bakışlar.

  Bugün gözlüğümün camlarını değiştirdim. Geçen seneye oranla gözlerim iki kat daha bozuk, bu hızla bozulmaya devam etmez umarım. Yeni gözlük camlarıyla hayata farklı gözlerle bakmayı düşünüyordum fakat sadece görüntü netleşti o kadar. Gördüklerim yine aynı, gerçi detayları fark ediyorum artık. Detayların mühim olmadığını düşünsek de, unutmamak gerekir ki şeytan ayrıntıda gizlidir.  


Uzun süredir yazı yazmıyordum, bu süreçte birçok olay gerçekleşti. Bazı şeylerin hakkında yazı yazmayı da düşündüm, yazıp yazıp sildim. Aklımda kalan örnekler: Serdar Ortaç'ın "Another Brick In The Wall" cover'ı, seçimler, Serkan is my girl, Google'ın Les Paul logosu. Aslında daha fazla örnek vardı ama şu an hatırlayamadım. En azından öyle olmasını diliyorum. -Daha fazla şey düşünmüştüm ben ya.-

Yarın karneler dağıtılıyor. Kimi öğrencilerde sevinç, kimi öğrencilerde hüzün, kimi öğrencilerdeyse umursamazlık hakim olacak yarın. Burç yorumlarındaki cümlelere benzer bir cümle oldu fakat öyle olacak.

Leyla ile Mecnun diye bir dizi var. Birkaç gün önceye kadar sadece adını duymuştum fakat ilk üç bölümünü izledim de, bugüne kadar niye izlememişim kendime şaşıyorum. Beni bu kadar güldürebilen bir dizi olmamıştı daha önce.

-Bu yazıyı da daha fazla uzatamayacağım, akşam akşam aklıma pek bir şey gelmedi. Yazmış olmak için yazdım çünkü bir aydan uzun bir süredir yazı yazmıyordum. Kendimden utandım ve bunları karaladım. Öyle işte.-

Yazımı Leyla ile Mecnun dizisinden bir kliple tamamlamak istiyorum:

13 Mayıs 2011 Cuma

Üçüncü Göz.

 Bir yazı üzerine çalışıyordum dün, bugün bir de baktım ki taslağı gitmiş. Yanlışlıkla silmiş olabilirim fakat bugün 13. Cuma'ymış. "Bu bir tesadüf mü?" diye düşünmüyor değilim. İtiraf etmem gerekirse bunun bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum, yapmışımdır bi mallık. Kaydetmeyi unutmuşumdur kesin. Batıl inançlarım yoktur, sebebini bilmiyorum. Mantıksız geliyor.

Neticede 13 sayısının toplumumuzla alakası yok. 1453 veya 571'in rakamlarının toplamı olduğundan dolayı batının bu sayıyı lanetlediğini iddia edenler var. Son Akşam Yemeği*'nde Hz.İsa ve on iki havari olması, son akşam yemeğinde 13 kişi olmasından dolayı 13 sayısının lanetli olduğunu iddia edenler de var. Neyse, bugün 13. Cuma'ymış işte.

Yazıya "Üçüncü Göz" başlığıyla başladım, olayı mistik bir yerlere bağlamam lazım. Üçüncü göz deyince benim aklıma havada duran kel bir keşiş ve alnının ortasında açılmış bir mavi göz geliyor. Nedense alnının ortasında açılan gözün etrafında kirpikler yok. Sadece alnının yarısını kaplayan kocaman bir göz beliriyor zihnimde. Keşişin giydiği kıyafet mutlaka turuncu olmalı. Başka bir renk olmaz. Turuncu bir kıyafet giymiş olan bir keşiş deyince de aklıma reenkarnasyon geliyor. Sanırım Life With Louie'de böyle bir sahne vardı. Anneannesi ölüyordu Louie'nin ve anneannesine ne olduğunu öğrenmek için her türlü din adamına gidiyordu. Reenkarnasyon deyince aklıma turuncu kıyafetli keşişler gelir. Bir çizgi filmde ölüm konusunun işlendiğini görmek küçükken beni etkilemiş olsa gerek.

"Olsa gerek" kalıbını çok fazla kullanıyorum, yazıya ilginç bir hava katıyor olsa gerek. -Tamam bu seferki zorla yapılan bir şey, ama diğerleri kendiliğinden oluşmuşlardı..-








Kafamda beliren keşişler bu keşişlere benziyor. Ama zihnimdekiler bağdaş da kuruyor. Ayrıca üçüncü göz var tabi ki, hem de mavi!






Reenkarnasyonla ilgili yeteri kadar bilgim yok, canlının öldükten sonra başka bir vücutta can bulacağına inanma olayına dendiğini biliyorum. (Wikipedia diyormuş ki: Reenkarnasyon veya ruh göçü ruhun sürekli olarak tekrar bedenlendiğine inanan spiritüalistlerin bu olaya verdiği addır) 


Neyse efendim, burçlara inanan bir arkadaşım var, burdan ona selamlarımı yolluyorum -hangi kanalda yayınlanacak bu?- Daha fazla uzatmadan yazımı sonlandırayım, batıl inançların saçma olduğunu düşündüğüm için bu yazıyı yazmaya karar vermiştim. Fikrimi yansıtabildiysem ne mutlu bana. Uzun günler, hoş geceler.




Ayrıca bkz: 


Reenkarnasyon hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz:Wikipedia-Reenkarnasyon


Wikipedia-Son Akşam Yemeği
Leonardo Da Vinci- Son Akşam Yemeği