27 Ocak 2011 Perşembe

Facebook Kullanmamak.

    Facebook'suzluk ilaç gibi geliyor insana, belirli bir süreden sonra arındığınızı hissediyorsunuz. Kendimi Facebook'tan soyutlamak bana iyi geldi. Çok fazla vaktimi alıyordu. Facebook adresimi kapattıktan sonra, bende bir şeylerin değiştiğini hissettim ilk günlerde. Arkadaşlarımla daha az mı konuşuyordum? Hayır, Windows Live Messenger da arkadaşlarımla konuşmamı sağlıyordu. Neden Facebook'a gerek olsundu ki? Ben böyle düşünürken, günler günleri kovaladı. Ve bugün, Windows Live Messenger bana ihanet etti. Sırtımdan vurulmuşa döndüm, uzun uğraşlarıma rağmen Windows Live Messenger'ın verdiği hatayı düzeltemedim.-Neymiş, yeni sürüm yüklenecekmiş. Yükleyemedim ben de. Hata verip durdu.-  eBuddy olmasaydı, Messenger'ı da kullanamayacaktım. İyi ki varsın eBuddy. Canın cehenneme Facebook!


Bu yazı, Elif Keskin'in "bunların sonucunda mehmed facebook'a büyük bir rest çekti ve hesabını sildi. buna karşılık facebook messenger ile iş birliği kurup mehmed'in messenger kullanmasını engelledi. buna sinirlenen mehmed facebook'u yerden yere vuran yazılar hazırlıyor" cümlelerini okuduktan sonra kaleme alınmış, onu yalancı çıkartmamak için yazılmış bir yazıdır.

26 Ocak 2011 Çarşamba

19.

   19, güzel bir sayı. Şimdiye kadar 19 tane yazı yazmışım. Bunu fark etmemi sağladığı için Kerim Öğretmiş'e teşekkürler. Bu yazı yirminci yazım olacak. 19 benim için önemli bir sayı. Kara Kule serisinde oldukça geçen, birçok yerde Roland'ın karşısına çıkan sayı. Yüksek Dil'de Chassit.
   19'la ilgili daha birçok şey var, Kara Kule'yle ilgili olmayan. Ama beni ilgilendiren Kara Kule serisinde kendisine bu kadar yer bulması. Kara Kule'yi okumadan önce sevdiğim herhangi bir sayı yoktu, ama artık en sevdiğim sayı 19. -Belirtmek isterim ki, İbrahim Üzülmez'in forma numarası da 19'dur.-
   Genellikle bilgisayarda oyun oynarken futbol oyunlarını tercih eden birisi olarak, takımın yıldızına 19 numarayı veririm. 10 numara falan hikaye benim gözümde. Bu yazı, hiçbir şeyi anlatmayan, bana özel bir yazı oldu. 19 sayısı, üzerinde birkaç kelam edilmesi gereken bir sayıydı benim için. Yapmam gerekeni yaptım. -Attım hafızaya, beyin bedava!-


Uzun günler, hoş geceler.

Bizler Sevmeyi Unuttuk.

Birsürü insan tanıdım,
Hepsinde aynı donukluk.
Ekranlara baka baka,
Bizler sevmeyi unuttuk.

Gece vakti gezmek için,
Güzel günleri kuruttuk.
Tek gecelik aşklar ile,

Bizler sevmeyi unuttuk.
                                                 Mehmed 


İki kıtasını zar zor tamamlayabildiğim, ama gerçekten beğendiğim ilk şiirim. Sizlerle paylaşmaktan onur duyarım sevgili okurlarım. (Yardımları için Senanur'a teşekkürler.) Uzun günler, hoş geceler.

Şiir Yazmak Zor İş.

   Büyük şairlerin şiirlerine bakıyorum, çoğu şiirlerini çok güzel buluyorum. Bazen onların mısralarında kayboluyorum. Kendi yazdığım şiirlere bakıyorum, "Olmamış bu, at çöpe gitsin." diyorum genellikle. Olacak ama, edebi dilim elbet gelişecek. Şiir yazarken çektiğim en büyük sıkıntı da şiirin devamının gelmemesi. İki mısra yazıyorum, devamı gelmiyor. Kalıyorsun elinde kalemle, ne kadar düşünürsen düşün, olmuyor bazen.
   Bir şiire başlamışım mesela geçenlerde, kalmış öyle. İki mısra yazıp bırakmışım, bu mısraları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Gölgemden daha uzak olma bana,
Özleminden kalbim olur kapkara.


Yeteneğim var mı bilmiyorum, ama şiir yazmaya çabalıyorum. Umarım çabalarım sonuç verir. Sevgiyle kalın.

Macbeth.

  Henüz yeterli bilgi birikimimim olmamasından dolayı Macbeth'i fazla anlayamadım. Ama çok güzel bulduğum bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. V. Perde III. Sahne'den.

Baharı yazı geçti ömrümün;
Yaprak dökümü bundan sonrası.
İhtiyarlığın keyifleriyse bana haram:
Saygılar, sevgiler, sürüyle dostlar bekleyemem.
Benim payım olsa olsa sessiz ama derin lanetler.



24 Ocak 2011 Pazartesi

Haxball.

Ekşisözlük'te bu kadar reklamı yapılan oyunun ne olduğunu merak ettim ve ben de bir bakayım dedim. Haxball gerçekten güzel bir oyun. Oyunda kenarlara çarptırarak adam geçebiliyor, gol atabiliyorsunuz. Süper eğlenceli bir şey bence. Çok fantastik. Kelimelerimden oyunu ne kadar beğendiğim anlaşılıyordur yüksek ihtimalle. Daha fazla uzatmadan oyunun linkini vereyim.

http://haxball.appspot.com/

İyi eğlenceler.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Çizgi.

   Çizgiler, ne kadar keskinler değil mi? Ölüm-yaşam, siyah-beyaz, iyilik-kötülük ve buna benzeyen bir sürü örnek var, birbirlerinden bir çizgiyle ayrılan. Çizgiler, birbirine benzemeyenleri ayırmak için kullanılan sınırlardır bence. Çizgilerin en sevdiğim yanı, kesin bir şekilde ayırmaları. Biraz daha düşündüm de, çizgiler o kadar da işe yaramıyorlar aslında. Eşitliği engelleyen şey de çizgiler, sınırlar değil midir? Eşitlikten kastım herkesin tek tip olması değil, farklı ırkların, farklı dinlerin, farklı ekonomik düzeydekilerin bir arada durabilmesi, aynı haklara, aynı mutluluğa sahip olabilmesi, kendini başkalarından eksik hissetmemesi. Çizgileri, sınırları silebilmek bir düş, çizgilerin silinebileceğini düşünmek fazla optimistçe. Bu konuda biraz daha yazarsam eğer, yazının sıkıcılık düzeyi epey artacak. Bu arada, "optimistçe" nedir arkadaş ya? Ben niye kendimi Türkçe olarak ifade edemiyorum? Dilimize yabancı dillerden giren kelimeleri kullanmamaya çalışıyorum. Gerçi, bir kelimenin Türkçe olup olmadığını anlamak için de Büyük Ünlü Uyumu'na uyup uymadığına bakıyorum. Ne kadar kesin(!) bir yol değil mi? Çoğu zaman durmadan okumak istiyorum, okumak: Dilimi daha iyi anlamak. Divan edebiyatı eserlerini okuyabilmek istiyorum ben. İsteklerimi sıralamayı bırakmak istiyorum bir de, yakın zamanda o da olur umarım.
    Uzun zamandır yazmıyordum, hatta blog'umu kapatmıştım. Yeni bir blog'a geçmiştim. Onun ismine ısınamadım. Kara Kule'yi aramak daha güzel. Evet sevgili okurlarım, uzun bir aradan sonra yine o cümleyi söylüyorum -ve bu cümleyi söylemek beni çok mutlu ediyor- : Uzun günler, hoş geceler.