23 Kasım 2010 Salı

Günlük Tutar Gibi Blog Yazan Adam.

Madem yazılarımda resmi bir dil kullanmıyorum, günlüğe benziyor, neden direk günlük yazmayayım diye düşündüm. Sadece düşündüm tabi ki. Burayı günlük olarak kullanacak değilim. Ama boğazımın ağrıdığını ve kesin grip olacağımı belirtmek isterim yine de. İtiraf etmek istiyorum: Matrix'i ve Inception'u izlemedim. İkisi de kısa süre içerisinde izlemek istediklerimden. (Matrix'i bir bütün olarak düşünüyorum.)

On İki'yi satın aldığımda büyük bir heves içerisinde olmama rağmen, ilk sayfalarını karıştırırken bir beşlemenin ilk kitabı olduğunu öğrendim. Büyük hayal kırıklığı yaşadığımı itiraf etmeliyim. Sabırsız birisi olarak daha bitmemiş bir seriye başlamak istemiyorum. (E hani günlük tutmayacaktım? Ne ayak? )

Play Card'ın Ekşisözlük'te yaptığı reklam kadar mantıksız bir reklam var mıdır? Şimdiye kadar bu kadar sinir bozucu bir reklam görmedim. Bu fikir kimin aklına geldiyse, her yerinden öpüyorum.( Ertem Şener gibi oldum galiba.)

Geçenlerde dolabımı kurcalarken eski günlüklerimden birini buldum. Okudum, güldüm, geçtim.( "Geldim, gördüm, yendim." gibi oldu bu da.) Acaba ileride bu yazılarımı okuyacak mıyım? Okursam gülecek miyim? Gülersem hangi kısımlar bana komik gelecek? Gerçi şu an bile yazdıklarımı komik buluyorsam ( Aranızda " Bunun nesi komik ? " diyenler olacaktır elbette. Saçmalığına gülüyorum efendim.) ileride elbette komik bulacağımdır. ( Burada da Tansu Çiller'e benzedim sanırım.) Yapacağımdır, edeceğimdir!

Daha fazla uzatmadan bu yazıda da sizlere veda ediyorum sevgili okurlar.Elbette diğer yazılarımda da edeceğimdir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder