10 Aralık 2010 Cuma

Simit.

      Simit, bir çok şeye ismini veren güzel bir yiyecektir. -Giriş yapacağım diye kastım biraz. Saçma oldu ben de farkındayım.-  Simit, can simidi, kandil simidi, yüzme bilmeyenlerin kullandığı simit vs. -vs. şeklinde geçiştirmemin nedeni daha fazla örnek bulamamam.-  Durup dururken simitle ilgili yazı yazmamın -yazmaya çalışmamın- sebebi hakkında bir fikrim yok. Umarım simit hakkındaki görüşlerim ufkunuzu açar.
      Simit denince aklıma pazarlardaki, sokak köşelerindeki simitçiler geliyor. Fırından veya herhangi bir pastaneden aldığınız simit, sokaktan aldığınız gibi olmuyor. Sebebini bilmiyorum. -Bunu da mı merak etsem?- Sokaktan alınan simit her daim daha gevrek olur, daha hoş olur. (Genelleme yapanlardan hoşlanmam ancak bu seferlik ben de genelleme yapıyorum.)
     Yazmaya devam ederken kafama bir şey takıldı. Can simidi ve yüzme bilmeyenlerin kullandığı simit aynı şey. Aslında değil. O satırları yazarken aklımda iki farklı simit belirdi. Biri vapurlarda, gemilerde, kısacası deniz taşıtlarında bulunan kırmızı beyaz simit, diğeriyse araba lastiğine benzeyen bir simit.
      Bisikleti özgürlükle ilişkilendirmiştim önceki yazılarımdan birinde. Simidi bir şeyle ilişkilendirirdim ama yapmıyorum. Anladınız siz sevgili okurlarım. Yazımı içinde can simidi olan bir karikatürle sonlandırıyorum : http://www1.edebyahu.com/foto/media/26/2005_01_03.JPG

NOT: O bahsettiğim kırmızı beyaz can simidi, işte bu karikatürdeki gibi. -Kafiye oldu, hoş oldu bence.-


Uzun günler, hoş geceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder